5 Ağustos 2010 Perşembe

Gerçeği değerli kılan ne? “İnception” üzerine...


En büyük zevklerimden biri de sinemada film seyretmek.. Arkadaş grubuyla olması her zaman tercihimdir .. :) Film arasında, sonrasında hatta esnasında kritik yapmayı seviyorum, tabi diğer sinema-severleri rahatsız etmeden..

Malum vizyona girmesi merakla beklenen bir film vardı, İnception.. Aylar öncesinden hakkında yazılar yazılmaya, üzerine konuşulmaya başlandı. Son zamanlarda fragmanlarının iyice yaygınlaşması ve sosyal paylaşım sitelerinde konuşulmasıyla benim de dikkatimi çekti.

Aslında bilim-kurgu ve fantastik tarzı filmleri sevmem, gerçeklikten fazla kopuk gelirler. İnception ise bilim-kurgu filmi olmasına rağmen, sırrı hala meçhul ama herkesin yaşadığı bir hal olan rüyalarla alakalı olduğu için beni cezbetti. Ve vizyona girdiği gün 12 arkadaş beraber izlemeye gittik. Klişe olsa da söylemeden edemeyeceğim, son zamanlarda izlediğim en iyi filmdi :) Arşivlik diyebilirim. Oyuncu kadrosu da dikkat çekecek kadar kaliteliydi.

Neden “başlangıç” şeklinde Türkçe’ye çevirildiğini hala anlamış değilim; motomot çevirisi öyle olsa da, filmde “fikir yerleştirme, fikir ekme” olarak anlamı veriliyor ve bu tema etrafında film şekilleniyor. Filmde kısaca; ana aktör olan Dom Cobb (Leonardo DiCaprio)’un, yani rüya görme esnasında insanların bilinçaltındaki sırları çalan yetenekli bir hırsızın ve arkadaşlarının, önemli bir kişinin bilinçaltına istedikleri bir fikri yerleştirmeleri anlatılıyor.

İnce zeka parıltılarını gördüğümüz ünlü yönetmen Christopher Nolan filmde; rüya içinde rüyalar, birtakım semboller, felsefî argümanlar kullanarak rüya üzerinden, alışık olduğumuz rüya-gerçek, sanallık-gerçeklik gibi metafizik sorgulamalara götürüyor. Aynı zamanda bunları ileri teknolojinin sunduğu imkanlarla izleyiciyi sıkmayan görsel bir kompozisyon içinde sunuyor. Filmin baş tarafının karmaşık, anlaşılmaz olduğunu söylemek gerekir, filmin başladığı sahne aslında son sahnelerden biri vs. Filmin ortalarına geldiğimizde mantığını anlıyoruz ve sonlara doğru zihnimizde iyice berraklaşıyor.


Bu tür metafizik hikayeye sahip filmlerde, “hocanın öğrenci yetiştirmesi, yetiştirirken öğrenciye açıklamalarda, telkinlerde bulunması” metodu filmin anlaşılmasını kolaylaştıran bir yol... Rüyayla gerçeğin iç içe geçtiği bazı sahnelerde gerçek hayat farkındalığını bize sunan “totemler” gözden kaçırılmaması gereken ayrıntılardan... Yönetmen bunu da mı düşünmüş diyorsunuz. Bir de “dürtme” olayı var filmde; rüyadan gerçek hayata döndürecek çarpma, düşme vs. Aslında biz de rüyada düştüğümüzü hissederiz bazen, uyanıveririz.. Biri bize dokunur, dürter uyanıveririz... Aklıma kıyamet geldi birden, o gün sura üflenince uyanıveririz kaynaklara göre.. O zaman rüyada mıyız? Rüya içinde rüyalar mı görüyoruz? Platon da gerçekliği “idealar alemi”nde buluyordu değil mi, dünyadakileri yansıma kabul ediyordu.
Gerçeklik nerede? Nerede başlıyor? Gerçeklik başka yerdeyse şu an bir rüyada, bir kurguda mıyız? Kafa karıştıran birsürü soru...

Ayrıca şöyle bir soru sormak gerekir diye düşünüyorum... Gelecekte bizi bekleyen tehlikelerden biri de, tıpkı Mal (Marion Cotillard) gibi rüyayı/sanallığı gerçek sanmak olabilir mi? Sosyal paylaşım ortamlarında tüm günümüzü geçirip, yanımızdaki kişiyle tek kelime konuşmamak, gerçek ilişkilerden, akrabalık, eş ve dostluklardan yavaş yavaş sıyrılmak... neye işaret!

Gerçeklik algımız mı değişiyor yoksa? Gerçeği değerli kılan ne? Gerçeği değerli kılan şeyleri es mi geçiyoruz?

Şunu da söylemeden geçemicem... Filmin sonunda baş kahramanın ABD’ye dönmesi sırasındaki “Evinize hoşgeldiniz” vurgusu, filmin her karesinin ve her kelimesinin yıllar süren çabalar sonucu oluşturulduğunu düşündüğümde, bana hiç sıcak ve sıradan gelmiyor. Bu film için olmasa bile, bazı Hollywood filmlerinin yaşanılan savaş, seçim vs. güncel olaylarla direk bağlantılarının bulunması filmleri, yapımcıları masum görmemi engelliyor. Bu yüzden filmi seyrederken “Ben eve hoş gelmedim!” demek geçti içimden... ABD ve İsrail’in uyguladığı politikalar ortadayken...ve beni rahatsız ediyorken...

Umarım filmi seyretmemiş olanlara çok ipucu vermemişimdir... ;)

8 yorum:

  1. bir fikri bir insana empoze etmek, inandığı şeyi değiştirmek ne kadar zor olabilir'in cevabı bence Inception.

    YanıtlaSil
  2. filmi seyretmedim.inreceptionu yani.içinde recep geçen filmler beni çekmiyor nedense.sakın travoltanın scientology tarikatı gibi gizli bir misyonu olmasın filmin?

    YanıtlaSil
  3. Hayatımda böyle acayip bi film görmedim.Kesin oscar alır bu film ayrıca filmi izleyenler için soruyorum gerçi ben pek inanmıyorum ama bu adam başından beri rüyamı görüyordu?

    YanıtlaSil
  4. itiraf no 1; filmin bazı yerlerini anlamadım..
    Son 15 dk sında içeride klima acık olmasına ragmn sinema salonnda ter döktüm:D tekrr izlenesi:)

    YanıtlaSil
  5. Yazı bir harika olmuş. Yorumlandigi gibi Oscar alma olasılığı yüksek. Filmin sonu konusunda tartışma var. Bence rüya idi ama bazıları bana açıkça töremin sendelemesinden dem vurdular.

    YanıtlaSil
  6. ben de rüya olduğunu düşünüyorum ve aksini düşünenler ise totemin göz yanıltışı haricinde saito´nun bir oyunu olabileceğini iddia ettiler. totemin düşecek olması pek mümkün durmuyor çünkü cobb çocuklarını hep aynı kıyafette ve hep aynı şekilde ve hep aynı yaşta görüyorlar. bilinçaltı ile gerçek dünya arasında zaman farkı ortaya çıkıyor hem de büyük farklarla. lafın özü son sahnenin de rüya olduğu aşikar. fakat "saito yani şirket bir şekilde cobb´un bilinçaltına inip onun gerçeklik algısını ortadan kaldırdı ki istenilen yapılsın"dan daha iyi bir son düşünülmedi çevremde. cobb nasıl oldu da hala rüyada olduğunu fark etmedi?

    bir diğer olasılık ise, yönetmenin ya da senaristin bize oynadığı oyundur. "gerçek dediğiniz hayatınız da zaten rüya değil mi?" gibisinden bir mesaj vermeye çalışmış olabilirler. öyleyse soru net: what is matrix?

    YanıtlaSil
  7. isinylmz a tam olarak katılmakla beraber nihai amaç olarak; bir devam filmi için açık kapı bırakıldığını düşünüyorum.

    YanıtlaSil