Büyümek adam olmak değilmiş meğer .. ve adam olmak büyümek.. içimizdeki çocuğun çocuk kalmasını sağlayabilmekmiş... Ağlayan birinin karşısında yüzümüzü buruşturarak ağlamak, bir sana bir bana diye misketleri bölüşmek, meraklı meraklı bitmek bilmeyen sorular sormak, oyuncaktan başka bir anlam yükleyemeyerek bombaların üzerine isimlerimizi yazmak, ne olabileceğinden habersiz komandoların karşısında cesaretle durabilmekmiş meğer…
Adam olmak büyümek değilmiş meğer.. içimizdeki çocuğun sesini duymakmış…
Belli belirsiz sesler duyuyorum bazen, fısıltılar...zaman zaman kayboluyor, korkutucu sessizliğiyle… bazen cızırtılı geliyor... çok nadir oluyor net geldiği, anlamakta zorlanıyorum..ama oluyor oluyor çok şükür..

Evet evet şimdi de derinlerden bir ses duyuyorum.. ama bu ses bendeki çocuktan gelmiyor, başka çocuklar da varmış demek! Kimden geliyor acaba? Dikkat kesileyim.. Yakınlardan geliyor olmalı… Buldum! Yanımdaki adamdan geliyor: “Allahım tüm ağlayan çocukları alıp kaçayım bu dünyadan Küçük Prensin gezegenine… Hergün yüzlercesi ekleniyor yangınıma, yüreğim kafesine dar geliyor, nereye uçsa koca dağlara çarpıp geri dönüyor umutlarım, nereye aksa kandırıp yolunu değiştiriyorlar ırmağımın…”
Bir ses daha duydum sanki… gittikçe kuvvetleniyor: “ Zaten küçücük bir yere sıkıştırmışlar Gazzeli çocukları, nereye gitsinler! Denize mi atlasınlar yoksa melek olup uçsunlar mı! Yoksa var mı başka çareleri…”
Sonra içimdeki çocuk başlıyor söze: “Hani dünya kocamandı! Okulda öğretmişlerdi kıtaları… Hani kocaman dünyamızda kötülere yer yoktu. Hani kötü kalpli cadı ve kırmızı başlıklı kızı yiyen kurt sonunda cezasını bulmuştu. Hani masalın sonunda gökten üç elma düşerdi de iyiler yerdi! Kahretsin! Kahretsin ki, sadece ağlayabiliyorum. Ama benim adım Selin, gözyaşlarım sel olur iner, dünyadaki kötülükleri temizlerim, çocuklarla ağlar teselli olurum onlara… Belki de yeni bir düşler ülkesi kurup yarınlarımız için umut yeşertiriz. Ama kurşun askerleri almayalım hiç hayallerimize…” diye çocuklar kendi aralarında konuşurken bunları duyan Rachel Corie, Rosa Parks, Nelson Mandela, Sean Penn, Meg Ryan, Aliya, Dostoyevski, Gandhi, Malcolm X da konuşmaya katılmışlar.
Sonra onları duyan kalabalıklar… derken kalabalıkların içlerindeki çocuklar, düşler ülkesini inşaya başlamışlar… Sevgileriyle, umutlarıyla, temiz kalpleriyle, gülücüklerleriyle… Kavganın, gürültünün, savaşın girmesine izin vermeyecekleri ülkelerini…